Binlerce yıl uzaktadır yurdum. Yükseklerdeyim. Kimi zaman av ile avcı, kimi zaman iki dost gibiyiz yüksek dağlarla. Sivri tepelerinde, karlı ensesinde, çiçekli gövdesinde geçer ömrüm. Ben rüzgârım. Kara bulutlardan, boz bulutlardan, beyaz bulutlardan damar damar sızıp geldim sana, dinle beni nazlı deniz. Daha fazlasını oku
Eki, 2009

İstanbul
Tutkulu bir aşk gibidir İstanbul’da yaşamak.
Zor tutunur, zor ayrılırsın.
Taşı toprağı altın diyerek, tası tarağı toplayıp gelirsin,
Altını bulamayınca taşa toprağa dönüşürsün.
Ağırlığın taşımaz seni bu şehirde tutunamazsan,
Hafifliğin savurur rüzgarında seni bu şehrin;
Ya Boğazın mavisine karışırsın,
Ya da bir köşede çöpü karıştırırsın.
İnsanlar görürsün şuursuzca yürüyen,
Otomobiller görürsün sağa sola yalpalayan.
Bir nefes alıp sigarandan,
Karşı sahile bakıp durursun,
Bir de yanında Sarayburnu tavşankanı çay,
“değmeyin keyfime” diye düşünüp
mutlu olmaya çalışırsın.
Bazen sur dibinde yatarsın;
Şansın varsa üzerinde bir palto ile,
Ama çoğu zaman bir gazeteyle.
Ya da çoluk çocuk naylon bir çadırın altına sığınırsın.
Bazen de bir gökdelenin süitinde,
İstanbul’u tepeden süzersin bir kadeh viskinle.
Belki de şehrin en pahallı yerinde,
Yarın kiminle hangi lezzetin tadına varacağını düşünürsün.
Kimi zaman Nişantaşı’nın caddelerinde,
Göz alıcı vitrinlere göz süzersin,
Ya da Topkapı halk pazarında,
En az kullanılmışı ararsın çeyizin için.
Tehlikeden uzak yaşamak için,
Kapanırsın iki göz gecekonduna,
Adım atmazsın gecenin derinliğinde
Bu şehrin sokaklarına.
Belki bir duvarın dibinde,
Ayakların çıplak ana kucağında,
Belki de bir otomobilin camından
Apansız içeriye.
Bir yerlerde kokluyorsan tineri,
Ya da bir yerlerde
Aybaşını getirmek için tutuyorsan çeteleyi,
Dalarsın uzun uzun derinlere.
Koşarsın. Yürümeyi unutursun.
Geri dönsem, dersin;
Geçmişini unutursun.
Ne onunla ne de onsuz,
Girdabına kapılırsın.
Her şeye rağmen;
Tutkulu bir aşk gibidir bu şehirde yaşamak.
Hem çok seversin, hem de darmadağın edersin.
Kopamazsın, çekip alamazsın kendini.
Yaşamın boyunca ya sürersin sefasını,
Ya da ömrün yettiğince cefasını.
Her şeye rağmen;
Yaşamaya devam edeceksen bu şehirde;
Ruhunla, inancınla, gururunla
ve benliğinle yaşayacaksın,
Ve ona sahip olacaksın.
Ya da kalabalığın aktığı yöne
Sen de takılmışsan,
İstanbullu olmuşsun sen!
Boş ver!
Zaten yürüyeceksin.
Gideceksin.
Dönemeyeceksin.
___________________________________________________________________________________________
Şule KARTAL
SOKAK LAMBASI
Dün akşam yürüyerek gittim eve, dışarıda müthiş bir yağmur sağanak sağanak, bir an sen geldin aklıma yoksa yoksa dedim onun gözyaşlarımı bedenimi delice ıslatan. Korktum bir an, adımlarımı sıklaştırdım. Hani sana söz ettiğim bir sokak lambası vardı.nazlı nazlı yanmaya çalışan, hatırlamadın mı ? hani içinden bir peri çıkmıştı.Sana ulaşmasını ve kulağına güsell’i fısıldamasını istediğim perinin çıktığı lamba…. Akşam sağanak yağmurda,yine nazlı nazlı yanan o lambanın altında bekledim büyük bir umutla.. Yine peri gelir ve bu sefer içimdeki pişmanlığı sana fısıldar diye bekledim..
ONUN HİKAYESİ
Nasıl anlatılır bilmem ki hikayesi
Ufacıktı elleri, kırılgandı sevmesi
Belli etmezdi gururluydu kendisi
Gururunda saklıydı büyükçe sevmesi
NİHAVENT MAKAMI
Hatırladım gözlerini yeşil değilmiş meğer
Gözlerin karanlık karası, gözlerin zifiri
Yüzüme bir baksan ömrüme bile değer
Gözlerine bakmaya kim muktedir ki?
Daha fazlasını oku
BENDE DEĞİLSİN
Bende değilsin gülüm
Benliğimdesin…
Gidişine mi ağlar gönlüm?
Ağladığına mı yanar?
Bilinmez…
Daha fazlasını oku
AZİZE
Şimdilerde unuttum herşeyini azize
Bana kalan hatıralar ve bir kaç hediye
Adını ve yeşil gözlerini hatırlıyorum sadece
Bir de…
Bir de saplanmış kanlı bıçağın sırtımdan kalbime
Daha fazlasını oku
ÇOK PAZAR BEKLER İÇİMDE
Bu ruhsal duruma çok alışık değilim ben
Öyle çok bağıramam çağıramam kaldırımlarda
Hiç alışık değilim hatta Tophane’ye
İçemem, çekemem, efkarlanamam dumanla ya da sisle
Sadece közle paylaşırız dertlerimizi
O kavruluşunu anlatır içinin nasıl yandığını
Eki, 2009

Aşk Şiiri
ben uzun yeni harmandım, sen tekinsiz bir bakış
sen haldun tanerin duvar dibiydin, ben bodrum katta öğrenci evi
sen yanlış alarmdın, ben sızlayan on yedi
böylece karar verdim aşk şiiri yazmaya
fazla tutkulu, fazla türk, fazla bilmem ne
kızkulesi-üsküdar, üsküdar-kızkulesi
arada boşluk yok, arada hiçbir şey
fazla yakın, fazla tehlikeli
dersten kaçınca içimdeki geri dönme isteği
belki de tırnaklarımı yerken utanmamla ilgili
belki mezar taşlarına bakarken nesneyim
belki ben dün gece öldüm, farkında değilim
ve cebimdeki çek yapımı makine
bana en çok erkek olduğumu
şimdi ben bunları düşünmesem
kimsesiz kalmaktan korkuyorum iyi mi
o kızı bir daha görememekten
kul vefasızsa kader ne yapsın diyememekten
korkuyorum Allah’ım ve görünürde bir yorgan yok
yani durum son vapuru kaçırmak kadar tehlikeli
_____________________________________________________________________
İsmail KILIÇARSLAN
Eki, 2009

Aşktır! Ondan Yürüyorum
bu kara yazgılı bataklık beni çektikçe ben bir falancanın oğlu filanca
bu sırnaşık kader, bu aynalı sözler antolojisi, bu çekip giden misafirimiz
bende bir şey biriktiriyor. bende bir şey. bende bir şey.
anlayın işte kuşlu bir şiir yazmak istiyorum albatros kırlangıç ne olursa
yoruldum kendimi kurcalayarak bu fiyakalı düşüşü uçmak
bu bozulmuş zembereği zafer sanmaktan ve heyhat
bir çift kanat aramanın kimseye bir faydası dokunmayacak
defol git hezarfen: dördüncü murat da öyle yapsın
cürm-ü meşhut kızkulesinde, şemsi paşada ölüm salası
her gün biraz beşir fuad, her gün biraz ilhami, biraz da çiçek
bende bir anlı şanlı, bende bir kayıp oğlan, bende bir azgın iştaha
sahi patron sen şiirden anlarsın, takım elbise giymek yakışmaz sana
bense çölün neresinde kaybettiğimi düşünerek çift uçlu kılıcımı
yoruldum. kendimi kurcalayıp duruyorum. yoruldum. kendimi
sahi ben biraz ölsem. sahi ben biraz ölsem. sahi ben biraz
_____________________________________________________________________
İsmail KILIÇARSLAN
SEVGİYİ HAKETMEK DEMEK
Fır döner kalbim geçen günlerin avucunda,
hepimiz düşmanı olmadık mı dertlerin
en inletici zamanlarında;
Daha fazlasını oku
BABAM…
çocuk olmak istiyorum tekrar
oyuncaklarım olsun istiyorum..
bez bebekler,maket binalar
kırmasın istiyorum birileri ve kırılmamak hayata
körebe oynamak olumsuzluklarla,
Daha fazlasını oku
KÜLTÜR
Kültür, çevrenin ve toplumun zaman içerisinde bireye kazandırdıkları ile bireylerin ortak paydalarında birikenlerin tümüdür. Her bilim dalı kendine göre bir kültür tarifi yapar. Örneğin antropolojide kültür, birey yada toplum yaşamının tüm yönlerini ifade ederken; siyaset biliminde daha çok aile sistemi, eğitim ve içeriği ile dil kültürel öğe olarak kabul edilir.
Burada ise kültürün “yerel” olanına yer verilmektedir. Yerel kültürden amaç, bir toplumun belli bir coğrafi alanda elde ettiği birikimlerin tümüdür. Bu birikimler, doğuştan kazanılan ve toplumları ayıran ilkel sınıfsal ayrımları -ırk, renk, cinsiyet gibi- ve sonradan kazanılan statüleri -patron, işçi, memur gibi- değer ölçütü olarak kabul etmez. Bunların hepsinin ortaya koyduğu değerleri esas alır. Bu bağlamda burada aşağıdaki konular yer alacak, bunlara katkılarınızla daha başka konuların da yer alması sağlanabilir.
Bu değerlerin çok uzun yıllarda üretildiğini lütfen unutmayalım, tek bir atasözü, ya da kelimenin bile çok önemli olduğunu bilerek bunları burada paylaşalım:
___________________________________________________________________________________________
Erdoğan KARA
ARAYIŞ… BULUŞ
Beyaz bir atın yelesine tutunup
Bembeyaz, apak bir düşe sarınan
ve
Kar beyazı bir dağın tepesine savrulan
Sevgili…
Daha fazlasını oku
İHANET
YİTİK BİR KIZIM BEN
Yitik bir kızım ben
Bu Şehr-i Stanbul’da.
Sokaklarında
Adımlarım saklı
En tazesinden.
ÖLÜ SEVGİLİYE AĞIT
Adın
Boynumda bir yağlı ilmek.
Hangi yöne dönsem
Bir harf daha eklenir
Fermanıma..
ERGUVANLAR SERİN ÜSTÜME
SENİ GÖRSEM
Seni görsem, sanki bütün dertlerim bitecek aşkım!
İçim açılacak, gönlüm sevinecek
Tekrar bir küçük kız olacağım
Eyl, 2009

Aşkın Öteki Yüzü
Aşk
O’ na ulaşıncaya kadar mı var yoksa
Ulaşılmazlık mıdır aşka sebep yani
Istırap çekmeyip
Acı duymayınca
Varılamaz mı tadına
Mutluluğu çilesinde mi gizli
Mutlu olmayı
Belki hiç beklememeli
Gıdası da
Gözyaşları galiba
O damlalar olmadan
Büyümüyor da
Kararsız
Cana işkence yaparcasına
Dilindeki tek sorudur
Acaba?
Yine de aşk
Öyle bir şey ki
Olmadan olmuyor
Kalbe gerekli
Heyecan dolu bir soluk
Derin bir nefes misali!
___________________________________________________________________________________________
Talha Bora ÖGE