Açık Tribün

santraya koşmak istiyorum o benzersiz golden sonra

meşin yuvarlığın ve formanın ve terin

ve çılgınca bağıran o kalabalığın arasına

kendimden kurtulmak için, astımdan, sızlayan bacaklarımdan

ne kadar borcum varsa ne kadar kitapsızlığım ahmaklığım

hakkını yediğim ne kadar kul varsa onlardan

hatta bu beklemiş çayın tadından kurtulmak için

santraya  koşmak istiyorum, sesimi duyurmak

            orada söylerim diye ezberlediğim şarkı:

 

            işte sana geldim yara bere içinde

geldim işte sana bere yara içimde

gül getirdim kırmızı kanı saklasın diye

kırmızı gül getirdim saklansın kanım diye

madem bu oyun sadece topu sürmek ve pas yapmakla ilgili

öyleyse neden hep şık çalımlar, afili delikanlılar kalıyor akılda

neden bir jeste denk düşüyor bu muazzam uğultu

peki diyelim başımızın zonklaması geçer

diyelim ramallahtan da geçer futbol tanrısı

peki neden geçmiyor söyle bana tarık tufan

neden bir türlü sol omzumuzdaki leke

neden unutamıyoruz o triko ve uzak yakaları

neden unutamıyoruz kuşadasını ve peçete aralarını

söyleme

cevap vermen için değil, şarkı söylemek içindi bu

            birlikte tuttururuz diye ezberlediğim şarkı:

ben anlamam aşk acısı nedir

anlamam ben nedir, nedir aşkın acısı

dilde küfür, dilde sihir, dilde aşk

aşk dilde, sihir dilde, küfür de

o derin pası alıp çizgiye iniyorum anladın ya

türklere mahsus bir gülüşle anladın ya

______________________________________

İsmail KILIÇARSLAN

FARKLI BİR İYELİK EKİ “-Y”

Erdoğan Kara

Boğaziçi Üniversitesi

Türk Dili ve Edebiyatı Bölümü (1995)

İsmin belirttiği nesnenin kime ya da neye ait olduğunu belirten ektir iyelik eki. İstanbul ağzında iyelik ekleri kişi kavramı verir ünlü uyumuna uyar. Birinci tekil şahıs iyelik eki Türkçede “-m” dir ve ünlü uyumuna göre –ım, -im, -um, -üm de olabilir.

baba –>>   (Benim) babam    “-m”

sakız –>> (Benim) sakızım  “-ım”

ev –>> (Benim) evim   “-im”

okul –>>  (Benim) okulum  “-um”

göz –>> (Benim) gözüm  “-üm”

Türkçenin gelişim ve değişim evrelerine baktığımızda Muharrem Ergin’e göre “teklik birinci şahıs iyelik eki eskiden beri hep –m olarak kalmıştır*. Ancak Şavşat ve yöresi ağızlarında birinci tekil şahıs iyelik eki anne, baba, nine gibi akrabalık bildiren ve sesli harfle biten kelimelere eklendiği vakit “-y” olur.

Örneğin;

anne  –>> anney   (benim annem)

baba –>> babay  (benim babam)

nine –>> neney  (benim ninem)

dede –>> dedey  (benim dedem)

abla –>>  ablay  (benim ablam)

bacı –>> baciy  (benim bacım)

hala –>> halay  (benim halam)

teyze –>> teyzey  (benim halam)

bibi –>> bibiy  (benim bibim)

Anney size uğradı mı    –>> Annem size uğradı mı?

Gelenlerin içinde teyzey de var dı  –>> Gelenlerin içinde teyzem de var dı.

Eğer bu akrabalık kelimesi sesli harfle bitiyorsa birinci tekil şahıs iyelik –m olarak kullanılmaktadır. Örneğin

“kardeş” → kardeşim (benim kardeşim) gibi.

Öte yandan birinci tekil şahıs iyelik ekinden sonra gelen durum eklerinin kullanımında bir farklılık söz konusu değildir:

Anne –>> anney : anneyi (belirtme), anneye (yönelme), anneyin (tamlayan), anneyde (bulunma), anneyden (çıkma).

Şavşat ağzında birinci tekil şahıs iyelik eki olarak kullanılan –y’nin akrabalık belirten ve ünlü ile biten kelimeler dışındaki kelimelerle kullanımı söz konusu değildir. Bu tür kelimelerle de İstanbul ağzında kullanılan –m (birinci tekil şahıs) iyelik eki kullanılmamaktadır. Başka yöre ağızlarında da böyle farklı bir ekin birinci şahıs için kullanımına rastlanmamaktadır.

______________________

 *Muharrem Ergin, Türk Dil Bilgisi, Bayrak Basın Yayın Tanıtım, 19. Baskı, 211.

_________________________________________________________________________________

Erdoğan KARA

ŞAVŞAT YÖRESİNDEN DERLENEN BİLMECELER (AÇACAKLAR)

Erdoğan Kara
Boğaziçi Üniversitesi
Türk Dili ve Edebiyatı Bölümü (1992)

 

 

Şavşat Yöresinde bilmeceler ‘açacak’ olarak bilinir. Sizlerin de Artvin veya Türkiye’nin herhangi bir yöresiyle ilgili bu tür derlemeleriniz varsa gönderin burada tutalım, bu birikimlerin kaybolmasına izin vermeyelim.

 

Sabah dört ayak

Öğlen iki ayak

Haydi bilin bakak,

Akşam üç ayak

(İnsan hayatı, bebeklik, gençlik ve yaşlılık dönemleri)

  Daha fazlasını oku

ŞAVŞAT YÖRESİNDEN DERLENEN MANİLER

Erdoğan Kara

Boğaziçi Üniversitesi

Türk Dili ve Edebiyatı Bölümü (1990)

Şavşat (Artvin) yöresinden derlediğim maniler yöre folklorunu araştıranların üzerinde en çok çalıştıkları konulardan biridir. Ancak hepsi de bu çalışma gibi büyük eksiklerle doludur. Bu çalışmada kafiye düzeninin bozulmaması için kelimelerin “yöresel söylemi” esas alındı. Gerekli yerlere dipnotlar  düşüldü.  Manilerin sıralamasında değerli hocamız Prof. Dr. L. Sami Akalın’ın kullandığı yöntem kullanılaanarak manilerin üçüncü dizeleri sıralamada esas alındı.

Mendilim paralıdır,

etrafı turalıdır.

Aç kapıyı nazlı yâr,

yüreğim yaralıdır.

Daha fazlasını oku

ŞAVŞAT YÖRESİNDEN DERLENEN DEYİMLER

Erdoğan Kara
Boğaziçi Üniversitesi
Türk Dili ve Edebiyatı Bölümü (1992)

 

Dilimizin zenginliğini gösteren ancak bugüne kadar üzerinde fazla durulmayan deyimler yöreden yöreye farklı anlamları ifade etmektedir. Bu nedenle Şavşat yöresinden derlenen deyimleri anlamlarıyla birlikte vermeye çalıştım. Tabiiki çok eksikler var ancak bu konuda bana yardım edecek herhangi bir eser de bulamadım, sadece kendi derlediklerimle yetindim. Belki bunların birçoğu bugün değişik yörelerde kullanılıyor ancak aralarında ufak veya büyük anlam farklılıkları var olduğu için ben elimden geldiği kadar bu deyimlerin anlamlarını da verdim. Eğer sizlerin de çeşitli yörelerimizde kullanılan, derlediğiniz deyimler, atasözleri varsa gönderin burada biriksin. Hele eğer Türk Dil Kurumu ilgilenmiyorsa.

 

∙ “ayağıma yer edem, gör ben sana ne edem” demek: birisine bir fırsat verildiğinde bunu kötü kullanmak.

∙ “çizdim oynamıyorum” demek: önceden işe başlayıp daha sonra devam etmemek.

∙ “la ilahe” dedi mi “illallah” demez: çok inatçıdır.

∙ “ne bileyim”i ekmişler “hay huy” bitmiş: her sorulana, ne bileyim, diye cevap verenlere karşı bunun bir faydasının olmadığını anlatır.

∙ abat etmek: birisine büyük bir iyilik etmek.

∙ abat olmak: büyük bir iyiliğe mazhar olmak.

∙ ablıya dönmek: bir hastalık nedeniyle teni beyazlamak.

∙ abur cubur: olur olmaz her şey.

∙ aburlarını asmak: suratını asmak.

∙ aburlarını dökmek: suratını asmak.

∙ Acem yapması Gürcü papağı tencere yuvarlandı buldu kapağı: birbirine uygunkişilerin bir işti birlik olması halinde söylenir.

∙ acığını almak: öç almak, intikamını almak.

∙ acısını çıkarmak: bir kötülüğün karşılığını yine bir kötülükle vermek.

∙ adım başı: çok sık. Daha fazlasını oku

ŞAVŞAT YÖRESİNDEN DERLENEN KELİMELER

Erdoğan Kara
Boğaziçi Üniversitesi
Türk Dili ve Edebiyatı Bölümü 1990

 

 

Burada özellikle Şavşat yöresinden derlediğim kelimeler yer almaktadır. Sizlerin de eğer derlediği kelimeler mevcutsa ya da çalışmalarınız varsa ve Türk Dil Kurumu ilgilenmiyorsa mail adresime gönderirseniz burada sizlerin adıyla yayınlayabilirim. Bu birikimlerin kaybolmasına izin vermeyelim.

 

Burada yer vermiş olduğum kelimeler Artvin İli Şavşat İlçesi’nde derlenen kelimeler olup hiç şüphesiz birçoğu İstanbul Türkçesine girmiş bulunmaktadır. Ancak birçoğu farklı anlamlara sahiptir. Bu kelimelerden birçoğu da diğer dillerden geçmiş olup bunlar üzerine henüz detaylı bir çalışma ne yazık ki yapılamamıştır.

Daha fazlasını oku

ŞAVŞAT YÖRESİNDEN DERLENEN ATASÖZLERİ

“erdi uza erenler

erdem begi bilig tag

aydı öküş ögütler

könglüm bolur angar sag”

Divan-ı Lügat’it-Türk

Erdoğan Kara

Boğaziçi Üniversitesi

Türk Dili ve Edebiyatı Bölümü (1990)

Burada Şavşat yöresinden derlediğim atasözleri yer almaktadır. Sizlerin de eğer derlediği atasözleri mevcutsa ya da çalışmalarınız varsa ve Türk Dil Kurumu ilgilenmiyorsa mail adresime gönderirseniz burada sizlerin adıyla yayınlayabilirim. Bu birikimlerin kaybolmasına izin vermeyelim.

Daha fazlasını oku