Deli gibi yazmak geliyor içimden deli gibi hem de
Ama susuyorum nedense, susarak yazmak
İstediğim bu sanırım susmak ve yazmak
Susuyorum….
…
Artık yazmak da gelmiyor içimden
Sadece karalamak….
Deli gibi yazmak geliyor içimden deli gibi hem de
Ama susuyorum nedense, susarak yazmak
İstediğim bu sanırım susmak ve yazmak
Susuyorum….
…
Artık yazmak da gelmiyor içimden
Sadece karalamak….
Latin Amerika Edebiyatı
Dünyanın kesik damarlarına yolculuk…
Jorge Luis Borges, Gabriel García Márquez, Carlos Fuentes, Julio Cortázar, Mario Vargas Llosa, Juan Rulfo, Eduardo Galeano, Isabel Allende, Laura Esquviel, Roberto Bolaño, Cervantes, Luis Buñuel
Edebiyatımızın önde gelen dergilerinden Notos, Aralık-Ocak, 31. sayısının kapak konusunu Latin Amerika Edebiyatı olarak belirledi. Notos, bir Latin Amerika Edebiyatı sayısı yapma düşüncesinin, edebiyatseverlerin hep yakından izlediği, sevdiği pek çok yazarın bir arada bulunması yüzünden oldukça güç olduğunu belirtiyor. Dolayısıyla hem olabildiğince bütünü nitelikli biçimde değerlendiren, hem de seçilmiş uçlarını öne çıkaran, bilinenlerin yanında bilinmeyenleri anlatan bir dosya tasarlamış Notos. Bu sayıda Eduardo Galeano ile sanki Notos için yapılmış bir söyleşiyi de ilk kez yayımlanıyor. Hem temel olanı yansıtmaya, hem de ilgi çekici yazılar ve söyleşileri bir araya getirmeye çalışan dosyada yazıları ve söyleşileri yer alan yazarlar: Adnan Özer, Semih Gümüş, Deniz Gündoğan, Eduardo Galeano, Roberto Bolaño, Raymond Leslie Williams, İnan Çetin, Gabriel García Márquez, Maria Vargas Llosa, Luis Buñuel, Engin Beksaç.
Notos’un bu sayısının söyleşisi şiirimizin 1980’den önceki son büyük kuşağına eklenen en genç ve 1970’lerin özellikle ikinci yarısından sonra en çok dikkat çeken şairlerinden Alova ile. Bu sayısının ikinci söyleşisi de 30. yılını kutlayan Can Yayınları ile. Can Öz, Semih Gümüş’ün sorularını yanıtladı: “Israrcı bir edebiyat yayıncısıyız ve kendimizi görmek istediğimiz yerdeyiz.”
Notos‘un sürekli yazarlarından Murathan Mungan da “Kâğıt Gemiler” ile yazılarını sürdürüyor. Şavkar Altınel “Ufak Tefekler”de Enis Batur’un son kitaplarından 60mm Dizüstü Meşkler ve İçcep Meşkleri’nin izinden gidiyor.
Günlerin Getirdiği bölümünde Nedim Gürsel komünist, dadacı ve gerçeküstücü şair Aragon’un hayatını ve kadınlarını, giderek gönül serüvenlerini, Venedik’te Nancy Cunard ile yaşadıklarını anlatıyor “Venedik’te Biten Aşklar” yazısında.
Notos Aralık-Ocak 2011, 31 • 10 TL • 19,5*27cm 144 sayfa 90 gr birinci hamur kâğıda basılı
NOTOS
NOTOS KİTAP YAYINEVİ
info@notoskitap.com Tel 212 243 49 07 – Faks 212 252 38 05 – notoskitap.blogspot.com
Şimdi günah ya isyan, küfretmeden kelimeleri sıralamak günah ya
Bana bir yol göster hocam, dilimi çözsün sözcükler
Aksın, hedefini bulsun ama içinde isyan olmasın
Herkes duysun ama kimse alınmasın, incinmesin, sızlanmasın
Fırtına olmasın ama deniz taşsın, rüzgar savursun herşeyi
Beynim çıldırsın ama düşüncelerim pare pare olmasın, süs süs
Bana bir yol göster hocam
Herşey olsun ama şimdi günah olmasın.
İstanbul, 24 Ekim 2011; Çırağan Palace Kempinski Sanat Galerisi’nden bir uluslararası sergi daha: Ergin İnan ve Belçikalı sanatçı dostları Emiel Hoorne ve Enk De Kramer’in eserleri 5 Kasım 2011’den itibaren ziyaretçilerini bekliyor. Açılış tarihi başlangıçta 1 Kasım 2011 olarak belirlenen sergi, Çırağan Sarayı’ndaki yoğunluk sebebiyle 5 Kasım’a ertelendi.
İnsan figürleri, böcekler, kelebekler, gözyaşı damlaları gibi nesneler ve yazıyla bütünleştirdiği kompozisyonları, felsefe oluşturacak bir temel üzerinde betimlenerek, ikonografik ve kültürel imgeler arasında kurulan görsel, simgesel ve mistik ilişkileri yansıtan Ergin İnan desen ve yağlıboya resimleri, Emiel Hoorne dijital işleri ve fotoğrafları, Enk De Kramer ise gravürleriyle bu sergide yer alıyor.
İstanbul’da şimdiye kadar 10’a yakın sergi açan, Türk sanatseverlerin yakından tanıdığı Emiel Hoorne’nin, 2010 yılında İstanbul’da sergilenmiş önemli projesi “Taksim, Oh Taksim” de bu sergiye katılan eserler arasında. Çalışmalarında evrensel gerçeklik illüzyonunu sorgulayıp kültürel göreceliğe hürmet eden bir dünya görüşünü sergileyen ve ülkesinde meşhur bir gravür sanatçısı olan Enk De Kramer’in ise bu Türkiye’deki ilk sergisi olacak.
Bu özel sergi Çırağan Sarayı’nın giriş katındaki Sanat Galerisinde 5 Kasım – 13 Aralık 2011 tarihleri arasında günün her saati ücretsiz olarak gezilebilir. Bilgi için: 0212 327 00 12
Kempinski Hakkında:
1897’de kurulan Kempinski Otelleri Avrupa’nın en köklü lüks otel grubudur. Kempinski’nin kusursuz, kişiye özel servis ve mükemmel konuk ağırlamaya dair zengin mirası, mülklerinin ayrıcalıklı ve özgün oluşlarıyla tamamlanmaktadır.
Bugün 29 ülkede 66 beş yıldızlı otelden oluşan bir portföye sahip Kempinski, portföyüne Avrupa, Orta Doğu, Afrika ve Asya’da yeni mülkler eklemeye devam etmektedir. Her mülk, Kempinski markasının gücünü ve başarısını, kişisel mirasını yitirmeden yansıtmaktadır.
Kempinski portföyü tarihi simgesel mülklerden, ödüllü şehir otellerinden, olağanüstü kıyı otellerinden ve prestijli rezidasnlardan oluşmaktadır. Her bir otel, misafirlerinin Kempinski markasından beklediği kaliteyi barındırırken lokasyonunun kültürel geleneklerini de kucaklamaktadır.
Global Hotel Alliance’ın (GHA) kurucu üyelerinden olan Kempinski, dünyanın en büyük bağımsız otel ittifakıdır.
Ek bilgi için irtibat:
Çiler İlhan, Halkla İlişkiler Müdürü ▪
Çırağan Palace Kempinski İstanbul ▪ Çırağan Caddesi 32 ▪ Beşiktaş ▪ 34349, İstanbul
Tel. +90 (212) 259 03 73 ▪ Faks +90 (212) 259 03 72 ▪ ciler.ilhan@kempinski.com
Rezervasyon ya da daha fazla bilgi için:
www.kempinski.com/press • www.globalhotelalliance.com
Kızgın suratlı gergedanları sevmem
Tuzum yaş bu yüzden
Nerde karnı ağrıyan bir bebek görsem
Bende ağlarım
Büzülür uçan halım.
Karanlıklar kolumu tutar
Aydınlık bir rüyaya çarparım özümü.
Bulut mudur kuş mudur havamıdır us mudur
Kenarları dantelli bir mendil midir
Yoksa bir Japon şemsiyesi midir
Denize bel vermiş dalgakıran
Rengin içine sızan gökkuşağı
Avare duygularımın kulaklarından tutan.
Gel kanatlarımı yıka
Özgüvenin artsın dizeleri birbirine dikmen için
Yoksa sade bir vatandaşsın
Kim öle kim kala
Pazara tam koca dört gün var
Doksan altı saat yani.
Haydi gidelim serv-i revanım
Çıkalım plazanın en üst katına
Görüp çuş eyleyelim hem âlemi
Bakışlarım bebek sırtlarında.
Ben hattat değilim
Hem kırmızı.
Kelimeler terzisi diyebilirsin
İğne tutmasını bildiğim için bir nebze
Denizlerin söküğünü diktiğim çok olmuştur
Kanatlarını kuruttuğum martılar adına
Bir beyazım bir beyazım tam beyaz
Tıpkı rüzgarın kıvırışı gibi asude..
Ocak..İstanbul/2011.
_____________________________________________________________
İbrahim ZARİFOĞLU
sebepsiz yere bu hayat
neden çok nefret dolu?
neden senle uğraşmaya mecbur?
senin kıyından uzak
yok mu bir sahil?
keyfe keder bir yer.
__________________
Erdoğan KARA
Durgun bir ben var bende
Donuk bakışlar var aynadaki ifadesiz yüze
Farkında olmadan ne kadar yorulmuşum oysa daha sadece 18’im
Dizlerimin üstüne çöküp kalıyorum olduğum yerde
Anlam veremediğim o kadar şeyin üstüne …
Sınavdan sınava koştururken ben
Yaşadığım hayat bana başka sınavlarda sunuyor önüme, peki
Hangisine çalışmalı?