Ölüm İlahisi

her şeyi izah edeceğim size, yeni baştan anlatacağım her şeyi
sabırlı taşlar bulup denizlerde sektirerek, yaşlı balıkçılarla sigara tüttürerek
uzun uzadıya, uzay boşluğuna, türklüğe, imanın şartlarına dair ne biliyorsam
neyi bilmediğimi biliyorsam, neyi gereksiz buluyorsam, oturup erzurumlu emrah gibi
sazımı kaybettim, bu bir; inemem şimdi korkarım dik yamaçlardan, bu iki
ne de olsa penceresi örülmüş evlerde bize düşer hayal etmek cinnet geçiren rum kadınlarını
şimdi sorsam söylemezler ben ne yakışıklıyım, ne kadar benziyorum kendime
sorsam, ormanların, cambazların, takma gözlü kedilerin serencamını
sorsam, bir gizli bakıştı ben onu orada buldum bırakmadığım yerde buldum ben onu
sorsam, sevgili hane halkı, kalabalık sevgili, nedir gelecek olan ve nedir gelecek olan
hem ben açık açık anlatamam, ağaçları anlatamam, defne yapraklarını, bulutları
rüzgara karşı, çarşılı karşı, karşılı ikinci, çarşı yeni, döndüm ırmaklardan sağım solum numara
göklerde biriken o işveli sular birazdan üstümüze başımıza, ah bizim başımıza bizim
bizim başımıza, yakındır, bir gelecek var, işte bundadır çapraz astım ya tüfeklerimi
yokladım öyle olurmuş yoklarmış insan kendini bilirmiş ölmeye yakın
geçen cenaze arabalarından bir ders çıkartmaya çalışarak ölmeye yakın
bir kadının uzunca sinirli parmakları bir kadının işte ben öldüm sıra sende
sırası gelen, ipten atlamak için beklerdi, neydi ölüm: bir masal, neydi masal: ben bilmem
bilen bilir felsefe yitiktir, bizim memleketin malıdır, şiire benzer, yoktur alıcısı
salma saldım rüzgara, uçurtma sandım meğer kayan yıldızmış
meğer şarkıları bu orkestra söylemeye başlarmış gecenin bir yarısı prova
küdüm, ney, top atışları, devlet töreni ve dizlerini ovuşturan bir yalnız bir adam bir paltolu
alkışlıyor ölümü, çünkü biliyor, okşuyor kadim dostu çomarın geçmeyen yarasını

___________________________________________________________________________________________

İsmail KILIÇARSLAN